Gregg Braden – Kalpten Şifa
Tümör 3 dakika içinde yok oluyor
Kalbimizde bir hisse sahip olduğumuz zaman, bedenlerimizin içinde elektrik ve manyetik dalgalar yaratırız ve bu dalgalar bedenlerimizin ötesine, etrafımızdaki dünyaya uzanır. İlginç olan şey, araştırmalar bu dalgaların kalbimizin fiziksel olarak bulunduğu yerden bir veya iki metre değil, kilometrelerce uzağa genişlediğini gösteriyor. Tam şimdi bu odanın, binanın ötesinde etkisi var, bu dünyanın ötesinde etkisi var. Kalpte tek bir ortak hissi yaratarak bir arada toplanan insanlar dünyayı değiştirebilir. Bizler bilimi anlayıncaya kadar bu bir mucizedir, ama bilimi anladıktan sonra bu bir teknoloji haline gelir, güçlü bir içsel teknoloji. Bu film Pekin, Çin’de ilaç kullanılmayan bir hastanede çekildi. Bu film mesanesinde kanser teşhisi konulan bir kadını gösteriyor; 7,5 santim çapında kanser. Batılı doktorlar hiçbir şey yapamayacaklarını söylemişler. Böylece kadın Çin’deki bir kliniğe gitmiş, bu kliniktekiler farklı şekilde düşünmekteler, kadim bilgelikten gelen bir teknolojiyi kullanıyorlar, bu teknoloji bilim ile aynı. Filmde görecekleriniz şunlar; üç adet uygulayıcı var, tam doğru hissi hissetmek için eğitilmiş 3 kişi. Bu üç kişi kadının zaten önceden iyileşmiş olduğu hissini yaratıyor. Kadının bedeninin içine bakacağız. Sonogram vasıtasıyla onun bedeninin içine bakabiliyoruz ve 3 dakika içinde kadının kanserinin yok olduğunu izleyebiliyoruz. Uygulayıcıların söyledikleri dilin huzurunda.
Kadın uyanık, bilinci yerinde, narkoz yok ve kadın bu işleme inanıyor, olacak olan şeye inanıyor. Ve kendi bedenlerinde kadının önceden iyileşmiş olduğunun doğru hissini yaratmak için eğitimli 3 uygulayıcı var. Ve bilgisayar ekranında 2 resim göreceğiz. Resmin biri şifadan önce alınmış resim, diğeri gerçek zamanda kanserin yok olduğunu gösteren video. Şifa gerçekleşirken uygulayıcıların tonlama yaptıklarını, bir sözcük seslendireceklerini göreceksiniz, bu sözcükte herhangi bir sihir olmadığını bilmenizi istiyorum. Herhangi bir sözcük olabilirdi. Ama bu sözcük onların seçtiği bir sözcük. Onlar için bu hissi yaratan kelimenin bu olduğunda anlaşmışlar. Ama bu başka bir sözcük de olabilirdi. Bunu bilmenizi istiyorum.
Soldaki resim şifadan önce çekilmiş resim, sağdaki görüntü gerçek zamanı gösteriyor. Sağdaki görüntüde kanser yok oluyor. 2 dakika 40 saniyede yok oluyor.
Batılı düşüncesinde, modern bilimde buna mucize deniyor. Çünkü onlar duygunun her şeyle bağlantılı olduğunu anlamıyorlar, ve o hisle ilgili dili anlamıyorlar. Bunu anladığımızda artık mucize diye bir şey olmaz, bu bir teknolojidir. Şarkıyı dinleyin. Onların kullandıkları sözcük VAS SA. Bunun anlamı zaten gerçekleşti demek. Zaten oldu demek. Kalplerinde ve düşüncelerinde şifanın zaten gerçekleştiği var. Şifanın gerçekleşeceği değil, gerçekleşmek üzere olduğu değil, zaten önceden gerçekleşmiş olduğu. Bu önemlidir. Çünkü tartışmak üzere olduğumuz enerjinin hissi bir aynadır, anda deneyimlediğimiz şeyle ilgili hissimizi yansıtır. Eğer inancımız şifanın gerçekleşmek üzere olduğu ise, ya da mükemmel ilişkinin bir gün bize geleceği ise ya da ilerde bir gün bankada bol paramızın olacağı ise, taşıdığımız his bir gün, bir gün, bir günü yansıtır, çünkü bunun ucu açıktır, sonuç yoktur. Bu çok güçlüdür, çok süptildir, bu his geçmişte değil, gelecekte değil şimdiki anda aynalık yapar. Yaşamımızda deneyimlemek için seçtiğimiz şeyi, öncelikle kalbimizde hissetmeliyiz. Onun zaten önceden gerçekleşmiş olduğunu kalbimizde hissetmeliyiz. Bu, dünyanın o bölgesinde her zaman gerçekleşen bir şey, bunu her zaman yapıyorlar. Batılı bilim insanları bunu gördükleri zaman, onlar için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü batılı bilim insanları inançlarımızın, hislerimizin ve duygularımızın bedenlerimizin dışındaki dünyada etkisi olmadığını söylüyorlar. Bunun doğru olmadığını biliyoruz. Yapılan 3 deney şunları gösteriyor; 1) İnsan DNA’sının fiziksel dünyada direkt etkisi var. 2) Deneyler insan duygusunun fiziksel dünyayı etkileyen DNA’yı değiştirdiğini gösteriyor. Bunlar gerçekleşiyor, çünkü her şeyi birbirine bağlayan bir alan var. Deneyler Max Planck’ın “Matriksinin” deneylerde gördüğümüz sonuçları sağlayan iletken olduğunu öne sürüyor.
Tüm maddenin bir enerji ağı vasıtasıyla birbirine bağlı olduğu fikri 1800’lerin sonunda popülerdi. Çok ünlü bir deney var. O zamanlar yaradılış ağına eter alanı adı verilirdi. 1887’de Michelson/Merley deneyi eterin varlığını kanıtlamaya teşebbüs etti. Deney eter alanının var olup olmadığını bulmak ile ilgiliydi. Benim fikrime göre, bu iyi bir deneydi. Ancak zayıf yorumlandı. 100 yıl sonra ABD Hava Kuvvetleri bu deneyi tekrarladı. 1986’da Michelson/Merley deneyini aynen kopyaladı, sonuçları ‘Nature’ dergisinde yayınladı. Buldukları şey şu: Deneyi çok daha iyi, hassas ekipmanlar ile yaptılar. Alanın var olduğu sonucunu elde ettiler. Biz neden bunu bilmiyoruz? Bu tüm büyük gazetelerin baş sayfalarında, büyük dergilerin kapaklarında olmalıydı. CNN haberlerinde olmalıydı. Bu, bilim insanları için her şeyi değiştirir.
(Çeviri: Saffet)